Ben hiç bu kadar sevmedim.
Birini hiç hayatımın merkezine oturtmadım. Çoğunlukla "ben" dedim. Önce "ben" dedim. Çoğu şeyde, çoğu yerde...Çok sabırlı olamadım. "Sabırsızım" dedim, çekildim. Hoşgörülü olduğumu san-dım. Hiç bu kadar gözüm kara olmadı. Hem bu kadar gözüm kara, hem bu kadar ürkek olmadım. Hiç bu kadar kaybetmekten korkmadım. Çoğu zaman kendimle yetinebileceğime inandım. En büyük hedeflerim, en güçlü isteklerim hep kariyerimle ilgili oldu. Hep hırslıydım, kendime zarar verecek kadar olmasa da. Hep mükemmelliyetçiydim. Hep artılar olmalıydı; eksileri kabul etmezdim. Yanlışa tahammülüm azdı. En sevdiklerim hep yanımdaydı. Mutlu olmayı çoğunlukla "benim" mutlu olmam zannediyordum. Susmazdım. Konuşmalıydım; hem de o anda. Çok ve iyi düşünemesem de. İçimde kalmamalıydı o an, şişerdim. Patlamalıydım. "Ne olursa olsun" der, kusardım. Hiçbir zaman karşındakini düşünmeyen biri olmadım, ama genellikle önce kendimi düşünürdüm. Kendi yemeğimi, kendi giysimi, kendi mutluluğumu, kendi önceliklerimi, kendi isteğimi, bana gösterilen saygıyı, bana gösterilen vefayı, bana gösterilen güveni, bana verilen mutluluğu, bana verilen aşkı. Olgundum hep, ama aslında çocuktum....
Ama bir gün, biri, çok özel biri çıktı karşıma. İzmir'de, en sevdiğim yerde; evimde! Ve hayatım değişti.